18 Ocak 2011 Salı

NEDEN Mİ?

Efendim, lafı uzatmamaya gayret edeceğim bu kez, ama belli olmaz. Bir anda peydahlandı bu blog. Oğlumun Sakallı Meğmet'i, eşim beyefendi ve bendeniz, bir akşamüzeri çocuk kitapları ve yayıncılığı konusunda mangalda kül bırakmıyoruz. Bu alanda kitap yazmış, kitap resimlemiş, kitap hazırlamış ya da kitap çevirmiş üç kişi, "çocuk edebiyatı"na özel alaka besleyip bir de yıllardır yayın camiasında işçi arı dirayetiyle dirsek çürütmüşlerse, şikayet de, serzeniş de, belki biraz kibirle gelen hoşgörüsüzlük de alıp başını gidiyor. Kimi okul öncesi kitaplarının (yerli, yabancı) yalınlıktan öte uydurukluk sınırında dolaşan çizimleriydi veyahut yaş aralıklarının belirsizliği ve keyfekederliğiydi, olmadı çevirilerin moronluğuydu atıp tutarken (küller uçuşurken diyelim), bir yerde Mehmet dedi ki, çocuk kitapları için Alman bir uzman, "tüketicisinin alım gücünün sıfır olduğu tek pazar" demişti. Hazin mi hazin. Çok bildik görünse de ebeveynlerin farklı beklentileri çerçevesinde belki fark edemeyecekleri sarih bir noktaya işaret ediyor. Çocukların kendi isteklerini dayatamadıkları çok uzun bir dönem olduğu gibi, çocuğun istekleri arasından ebeveynin seçim yaptığı ya da ebeveynin tercihleri doğrultusunda (burada tabii tv ve bilgisayar da işin içine giriyor) çocuğun yönelimlerinin de değiştiği, değişeceği aşikar. Onlar masum, biz değiliz.

Oğluma daha doğmadan inşa etmeye başladığım kütüphanenin demokratikliği geldi aklıma, dört senedir çocuk kitabı seçip duruyorum, çoğu zaman onun adına karar verip önüne döküyorum kitapları. Ne kadar sıcak, ne kadar yalın ama sağlam çizgileri var düşüncesiyle karşısına koyduğum bir kitaba bakarken, daha birinci sayfada basit bir figürden dehşete düşüp ağladığı olmuştur. İllüstrasyonları ve metni berbat masal kitaplarını, sırf o seçti diye eve soktuktan sonra, unutmasını fırsat bilip ortadan kaldırıverdiğim çok olmuştur. Ya da onun bizi ebelediği haller yaşanmıştır; bir gün postadan, çok uzaklardan gönderilmiş bir kitap çıkıvermişti örneğin, Bessie Smith and the Night Riders (bilahare yazarım). Ünlü Blues şarkıcısının küçük bir kızla birlikte Ku Klux Klan'a karşı kahramanca mücadelesi anlatılır, kocaman görsellerle. Oğlum bu kitaba o kadar ilgi gösterdi ki, günlerce, hatta aralıklarla aylarca okuduk. Ayrımcılığın ne berbat, ne sakil bir şey olduğunu öğreniyor, kadınların ne kadar güçlü olabileceğini öğreniyor, ne müthiş, hülyalarına dalmışken biz, geçen gün bir arkadaşımıza bu kitapta en sevdiği şeyin KKK figürleri olduğunu ifşa etmiş. Bir çocuğun gözünde güç, en ham ve ilkel haliyle güç olabilir ya da bu figürleri metruk şatolarda dolaşan hayaletlere benzetmiş olabilir vb.


O akşamüzeri laf uzayıp giderken, çocuk edebiyatı hususunda demokratikliği her zaman tartışılabilecek kendi seçimlerimizi de gözden geçirdik, kendi işlerimizi de, olası mahsullerimizi de. Sonra bana dediler ki, yaz işte, madem ağzın dolu bu kadar. Ben de oturup bu blogu açtım. Çocuk kitaplarını anlatmak için, oğlumla okuduklarımızı, benim çocukluğumdan beri dönüp dönüp okuyageldiklerimi, aman benden uzak olsun dediklerimi, bir elime geçse de çevirsem dediklerimi, yazar biyografilerini, bana göre en şahane çizerleri ve bu literatürü kuşatabilecek tüm verileri kaydetmek için.

Ha bir de ve en  önemlisi, "kitap bizim dostumuzdur" mantrasıyla büyüdük ya biz, dostun da iyisi var, kötüsü var, bunu da öğrendik büyürken. Büyürken ve büyütürken, çocuk kitaplarının iyisiyle kötüsünü kendimizce ayırt etmeye çalışırken, belki iyi kitapların kötü, kötü kitapların iyi yanlarını keşfederken başımıza gelenleri aktarmak için. Ve eşitlikçi seçimlerin de olabileceğini yazarak görmek için belki.

Hayırlara vesile.


2 yorum:

  1. Çocuk kitapları konusunda düşüncelerime tercüman olmuşsunuz.
    İyi dostların listesini sabırsızlıkla bekliyorum.

    Ne yazık ki Adana'da çocuklara özel bir kitapçı yok. Sermaye sorunum olmasaydı ilk yapacağım işlerden biri olurdu sadece çocuklara yönelik bir kitapçı açmak.
    Gittiğimiz büyük kitapçıların çocuk bölümü özellikle de 0-6 yaş grubu çok kısır. İnternetten ön araştırma yapıp bir liste hazırlıyorum; ama kitapların çoğunu bulamıyorum. "Borulardaki Ayı" ve daha birçok kitap siparişini netten vermek zorunda kaldım. Kitapların tedarik süreci uzun oluyor. Bir haftadır bekliyoruz yeni kitaplarımızı. Yurtdışından verdiğim siparişler bile daha erken geçiyor elime. İngilizcem çok iyi değil; ama en azından 3-6 yaş grubunu çevirebiliyorum. İllüstrasyonları bile yetiyor. Velhasıl sizin gibi işin piri birine rastladığım için memnunum. Seçim konusunda tıkanmaya başlamıştım.
    İyi çalışmalar
    Takipteyim.

    YanıtlaSil
  2. Yayıncılığın en büyük sorunlarından biri dağıtım ağı zaten Türkiye'de, daha doğrusu dağıtımcı-kitapçı döngüsü. Biz İstanbul'un Kadıköy yakasındayız ve buraya bile daha geç geliyor kitaplar. Hatta kimi kitaplar bazı kitabevlerine uğramıyor bile. Net alışverişindeyse ideefix ve kitap yurdu gibi adresler diğerlerine göre daha hızlı sanırım ama Adana performanslarını bilemiyorum.

    YanıtlaSil